Sizi sekiz dakikada neden Agile yaklaşımı ile çalışmamız gerektiğine ikna edebilir miyim?

Sizi sekiz dakikada neden Agile yaklaşımı ile çalışmamız gerektiğine ikna edebilir miyim?

12 Mart 2019 0 Yazar: Cem Kefeli

Süre başlasın

ilk önce şunu belirtmek isterim ki eğer birisini bir yönteme ikna etmeye çalışıyorsak, başta ve en başta buna kendimizin inanmış olması mutlaka ve mutlaka şart. Daha giriş cümlesinde bu kadar çok pekiştirme kullanmam da işte bu yüzden.

Yazının bütünü süresince çevik yaklaşımdaki rollerden, detaylı metodolojilerden ve hatta çevik manifesto’dan bile bahsetmeyeceğim ama yalın bir dille neden bu tarafa doğru evrilmemiz gerektiğinden kesinlikle bahsedeceğim.

Growth of Invention
Growth of world population and the history of technology

Son günlerimizi düşünerek başlayalım… Teknoloji ve icatların gelişimi çok uzun zamandır doğrusal bir şekilde değil eksponansiyel bir şekilde ilerliyor. Her günümüz bir önceki günden daha da teknolojik yani: Üst üste yığılarak ilerliyor. Hal böyle olunca ister teknoloji işi olsun ister sebze-mevye işi olsun bir şekilde tekonolojiye daha hızlı ayak uydurmaya mecbur kalıyor. Zaten de konumuz tam da bu ayak uydurmaya çalışma aşamasında ortaya çıkıyor. Yıllar yıllar içinde birçok teknoloji geliştirme yöntemi denenmiş, kullanılmış bir kısmı da kenara bırakılmış. İşte uzunca bir süredir de bir başka yöntemi bazı istisnalar hariç kenara bıramak üzereyiz, ve hatta birçok kuruluş bıraktı da.

Teknoloji ve market çok hızlı ilerliyor. Talep sahibi birşey istediğinde klasik yaklaşımlarla bu iş daha tamamlanmadan yeni bir gereksinim ortaya çıkıyor. Çıkabiliyor demiyorum çünkü çoğunlukla çıkıyor. Ya da tamamlandığında o uzunca maratondan dolayı atlanan, gözden kaçan, yanlış anlaşılan, netleşmeyen şeylerden dolayı tam da ihtiyacı karşılayamıyor. Ama kötü olan o ki bu duruma ancak ve ancak o uzunca süreç sonunda vakıf olabiliyoruz.

Çevik yaklaşım ise tam da bu dertlere derman olmayı hedefliyor!

Talep sahibine kısa süreler içerisinde, her ne kadar nihai hali olmasa da, kullanılabilir ve yaşayabilir çıktılar sunma felsefesi ile ilerlenmesi dertlerin dermanı olma aşamasında anahtar öneme sahip. Çeviklik, adım adım gelişmeyi ama sürekli gelişmeyi amaçlıyor.

Çevik yaklaşım kullanılarak geliştirildiği düşünülen ve çokça da söz edilen bir kaykay/araba örneği var ama ben ilk aklıma gelen kendi örneğim üzerinden ilerlemek istiyorum.

Örneğin talep sahibimiz bizden buhar kazanlı ve giyeceği otomatik algılayabilen bir ütü istemiş olsa, bizim bu isteği tümden karşılamamız uzunca süreler, birkaç ay alabilir. Ama bununla birlikte bu isteğin en azından bir kısmını sağlayabilen, en azından ütü yapma gibi basit bir fonksiyonu yerine getiren bir ürün sunsak? Örneğin kazanı olmayan ama sıcak su fışkırtabilen bir ütü 😮 Bu ilk ürün üzerinden tasarıma ve ergonomiye odaklanarak ürün hakkında yorum yapabilir mesela ürün sahibi. Bu ürünün üstüne geliştirme yaptıkça hem talep sahibinin nihai isteğine yaklaşsak hem de bir değer yaratsak? Örneğin hemen peşine buhar da fışkırtabilen, onun peşine de buhar kazanından beslenen ve yüksek basınçlı buhar fışkırtabilen bir ütü sunabilsek? Nihai olarak da giyecek tanıma algoritmasını da ilave ederek istenilen ürünü teslim edebilsek? İşte o zaman hayat daha güzel olurdu!

Çevik yaklaşım tabiki birtek bu örnek demek değil ama iş çıktısı sunma anlamında da gerçekten çarpıcı bir örnek. Çünkü belki de talep sahibi ilk test edilebilir ürün kısa sayılabilecek bir sürede eline ulaştığında daha önce hayal etmediği ve hesaba katmadığı birşey fark edebilir. Bu durum belki de ürünün hayatını daha orada bitirebilir. Ya da talep sahibi belki de tüm isteğin bir anda karşılanması yöntemiyle ilerlendiğinde ve aylar alacak çalışma sonrasında karşılaşacağı durumla erkenden karşılaştığında ürüne farklı bir yön de verebilir. Ama ne olursa olsun erkenden farkında olur ve gidişatı da bu şekilde belirleme imkanına kavuşmuş olur.

Bir diğer konu da ürünün nihai hali sunulduktan sonra hayatına nasıl devam edeceği konusu. Çevik yaklaşımlarda ürün sahipleri kendi ürün iş listelerini kendileri oluşturabildikleri, önceliklendirebildikleri ve yön verebildikleri için, asıl çıktıyı üretecek ve ürünü sunacak ekibin önceliklerini paylaşlarla da hem fikir kalarak değiştirebiliyor. Örneğin günün birinde pazar ihtiyaçları değiştiğinde buhar kazanlı ve giyeceği otomatik tanıyan ütüye bir de kendi kendine kapanma özelliği eklemek istediğinde yine aynı takım üzerinden diğer ürünlerinin de önceliğini dikkate alarak karar verebilir. Belki bir diğer ürüne getirilecek bir başka özellik ütüye getirilecek bu özellikten daha fazla etkilidir, daha fazla gelir beklentisi vardır dolayısıyla tercih de edilmeyebilir.

Tüm bu anlattıklarıma aslında gün sonunda öz bir yapı imkan sağlıyor:

Ne yaptığını bilerek ilerleyen, hata ihtimalinde kayıpların az ama telafi imkanının fazla olduğu, ürün ya da takım anlamında sürekli gelişen ve kendi kendini denetleyebilen ve yönlendirebilen, talep sabinden talebin testlerini yapana kadar tüm üyelerin bir arada olduğu takımlar.

Zaten çevik yaklaşımın ayırt edici özelliklerinden birisi de bu takımların yapısı. Yoksa size de yukarıda bahsettiğim böl-parçala ve ürünü öyle teslim et yaklaşımı projelerin klasik yöntemlerde yönetildiği zamanlarda fazlara ayırma yaklaşımına benzemiyor mu? Benziyor ama burada ayırd edici bir nokta daha var. Ürünü teslim edecek takımların yapısı. Çevik takımlar temelde bir üst paragrafta bahsettiğim yetilere kesinlikle sahipler. Bir arada çalışıyorlar, kendi kendilerine yetiyorlar ve verimi en üst noktaya çıkarmaya odaklanıyorlar. İlk başta bahsettiğim gibi takımların yapısı ile ilgili bu yazıda bilgi paylaşımında bulunmayacağım ama belki bir başka bir yazıda hem kendime not düşerim hem de sizlerle paylaşırım.

Benim gözümden iş değeri anlamında çevik çalışmanın büyük getirisi bu şekilde özetleniyor.


Edit – 2019-10-18 15:05:23 :

…Olağanüstü ve ansızın ortaya çıkan durumlarda, ilk teması sağlayan, bir birliğin en üst rütbeli komutanı değildir. Büyük küçük her birlikteki her subay, astsubay, hatta er hareket tarzına ilişkin üstünden hiçbir emir ve fikir alamayacağı durumla karşılaşabilir. İşte bu sebeple, gerek komutanların gerek askerlerin kendiliğinden düşünerek iş yapabilecek meziyette yetiştiklerine kanaat getirilmeden bir askerî birliğin, bir ordunun güvenilecek ve ayanılacak kuvvet olarak bilinmesi ihtiyatsızlıktır, felakettir…

Zabit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl
Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, 1914

Bu tanım sizce de agile (çevik) çerçeve için sıklıkla dile getirilen ‘self organized’ yetisi ile birebir eşleşmiyor mu?

Hem de tarih 1914 ve de ‘self organized’ olması düşünülen yapı koskoca bir ordu…

Günümüzde 100-300 kişilik şirketler bile bunu gerçekleştireceğim diye acı çekerken kocaman bir orduya bu vizyonu getirmeye çalışmak sizce de mükemmel bir ileri görüş değil midir?

#Agile #Çevik #MustafaKemalAtatürk

Kaynaklar: